Mümkünler ince bacaklarıyla podyumdan yürürken ruhen bodur kadınlar hep hasetlik duyar.
Onların asla ulaşamayacağımız bir bedende salınmaları ruhumuzu tarar. Koca koca
kadınlar çocukluğun sekilerine düşeriz. Sanki çocuk olursak affedilecek,
kollanacakmış gibi sesimizde nice
şirinlikler, görünüşümüzde incelikler, hareketlerimizde gereksiz
kırılganlıklar… Birinin bizi kollayacağını düşünürüz , o kadın halimizle çocuk
görünmenin bizi kurtaracağını umarız. Batı da öyle işte. Doğu gibi sever, doğu
gibi düşünür ama Batı hep o karamelize edilmiş benliğini sunar bir batılı gibi
herkese. Batı örmez saçlarını, hurafelere inanmaz, uyanmaz er vakit ve hiç çok
çalışmaz başkasının sahip olduğu şey için. Batı’nın kutbu çekse de doğunun
meyvelerini, soğuk ve atıştırılacak dondurulmuş yiyeceklerle oyalar kendini. Ne
zaman yollarda kıkırdaşan insan salkımları görse kınar, söylenir. Kınamak
batıya özgü bile olsa doğu gibi söylenir işte. Aynada bir suret görür ki
melodisinin içinde arabesk tek bir name yok. Ama ruhu oynaşır, bir rakkase gibi
kıvırır. Bir doğulu gibi sezer ama bir batılı gibi yaşar. Çünkü Batı doğulu bir
ailenin batılı gibi olmak isteyen ailesinin kızıdır. Bir batılı olma ümididir.
Suyu ve şerbeti
ayrışınca yani bir yanı batı bir yanı doğu olunca sığınır çocukluğa. Biri
gelsin ister ,öyle biri, batıya dönmüş olsun yüzünü doğu olsun içi kaplasın
benliğini.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder