15 Şubat 2011 Salı
İYİKİ
Fotoğraf makinesinin şipleyişinin şakladığı kadar bir andı. Makinenin gürültüsü var kulağında hala biliyorum. Bir gürültü kopuyor biliyorum ruhunla bedenin arasındaki bir koridorda. O pencereleri açık koridorda. Benim ayak seslerimden ötede mutlulukla mutsuzluk arasındasın biliyorum ,bilmekten utançlı. Seni düşünememekten düşündüm tüm o saplantılı takıntılı dünya kırıntılarını. Kitaplarca bir şeyler okudum seni düşünememekten. Şarkılardan payıma düşen birkaç güç olmalıydı. Ama gücümü kendimden aldım. Resimlerin bir yerlerinde olmalıydın , ben istemeden bulacaktı gözlerim. Bulamadım . çok istedim ki biri bana seni hatırlatsın bir yerlerden ,içim dönsün . yok. Sarhoşluk geçti önümden bir çelme taktım. Düştü tutmadım, kaldırmadım.bilmedim , görmedim ,duymadım . hesap tutmadım. Çıkarmadım, toplamadım , bölmedim. Sormadım, söylemedim, fark etmedim.durmadım, koşmadım, yorulmadım. Vermedim almadım, ölçmedim. Silmedim, çizmedim, yazmadım. Gereksiz konuşmadım, susmadım, öğüt vermedim. Tamir etmedim, bozmadım, düzeltmedim. Kaygılanmadım, sürdürmedim, vazgeçmedim. Sadece dindim ve kavramadım. Yetti işte tüm bunlara ve yitti işte tam bu anda. Söküldü kaslarım kemiklerimden. Korumadım kendimi hiç bir şeyden. Tehlikesizdi her şey o kadar. Senden sakınmadım hiç bir şeyi. Yoktun o kadar. Şaraplı değildi ağzım, isli değildi dişlerim, ne soğuktu nede sıcak. Ilıktı yalnızca ılık. Üstümdekilerin önemi yoktu. Dışımdakiler ve içimdekiler aynı boydaydı, aynı renkte, aynı dilde . tıpatıp ve birbirine uygundu. Parmak uçlarımdan başıma dek vardım. Eksiksiz fazlasız olduğum kadardım. Yerim bir ev kadardı. Zamanım herhangi bir zaman. Ne ışık ne karanlık. Doğanın verdiği ne kadarsa onunla ışıdım. Uzak bir yerden memleketime dönüyordum sanki. Her şeyini bildiğim, hafızamın yitiremeyeceği bir refleks kadar bildiğim bir memlekete döndüm sanki. Selam vererek yürüyeceğim bir sürü sokağın birbirine çatılarak oluşturduğu bir kara parçasına dönüyordum. Üstelik biletsiz ve bavulsuz. Terminallerde beklemiyordum. Birileri beni karşılamıyordu. El sallayanlar ,Başka nefesler, horultular, af edersinizler, molalar, servisler, ne alırdınızlar, fişler, numaralar yoktu. Sade. Sade … şeffaf ve mat. Bir elim öbür elimin içinde ve rahat. Kamburum ağrısız. Açıklanamaz bir tokluk. Kendimi güldürmeye çalışmadım ve unutmaya ve üzülmeye zorlamadım. Basittim. Çok basit. Bu sır değildi ama açıklama gereği de duymadım kimseye. Başka birileri var mıydı bilmiyorum da. Yoklamadım etrafımdakileri. Bir nefesimi biliyorum o sırada ciğerlerim dolup boşalıyordu hiç taşmadan. Ben biri oluyordum yeniden. Uyku vardı. Tatlı , derin, hafif ve ben sadece onun kucağındaydım. Dudaklarım , yanaklarım, alnım pürüzlü ve olduğu kadar güzel ve kirpiklerimin bitiştiği yere dokunuyor elim. Orası tüm bildiğim şeylerden güzel. Olmam gerektiği yerdeyim. Dudaklarımı yokluyorum. İyi ki kırılmamışlar, söyleyecek güzel sözlerim vardır belki hala şu an aklımda olmasa da. hiçbir şey kaybetmedim ama bunu kazandım bunca şeyden sonra bir tek. İyiki dudaklarım kırılmamış.hatta işitir olmuş, görmeye başlamış dudaklarım. İyiki…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder